Ubisoft başarılı yapımların kaynağı. Rainbow Sixi, Splinter Cell ve Prince of Persia ... İnsan soruyor kendine sırada ne var diye.Asssasin’s Creed bilmece gibi bir oyun ve sıradışı bir kurguya sahip. Aynı zamanda Ubisoft’un mükemmelliğe giden yoldaki önemli adımı.
Oyunumuzu heyecanla açtım. Mükemmel bir giriş videosu ile kendimi ilk dakikadan oyuna kaptırdım. Burada videoyu anlatmak isterdim ama gerçekten izlemek ve o anı yaşamak gerek. Karşıma ana menü çıktı. Yanlışlıkla başka oyunu mu açtım diye düşündüm, çünkü ana menüde DNA molekülleri, kimyasal formüller dönüp duruyordu. İzlediğim videoda ise karakterimiz 11. veya 12. yüzyılda yaşayan bir suikastçı gibiydi. Merak içindeyken oyuna başladığım zaman anladım gerçeği. Suikastçımız Altair, birkaç kuşaktan torunu olan Desmond Miles adlı genç arkadaşımızın hafızasına göre hareket edecekmiş. Desmond Miles bilimsel araştırmalar yapan bir firma tarafından hapsediliyor. Firma onun hafızalarından yola çıkarak geçmişteki sır perdesini aralamak istiyor. Oyunun senaryosu geçmişle geleceği buluşturuyor bir anlamda. Tarih ve bilim kurgu bize oyunda eşlik ediyor.
Öncelikle bize tuşları ve yapabileceğimiz hareketleri öğreten bir ‘tutorial’ ile başlıyoruz. Dört adet silahımız var. Ellerimiz, kılıç, hançer ve en etkilisi Altair’in bileğinde bir mekanizmayla duran bıçak. Bu bıçak ileri geri hareket edebiliyor. Yani birisini öldürdüğümüzde bıçağı hemen geri çekebiliyoruz.
Zaman ve Mekan
Oyunda iki farklı zaman var. Birinde Desmond Miles’ı kullanıyoruz ki burada yıl belirtilmiyor. Diğeri ise 12. yüzyıl ve burada gizemli bir tarikata mensup olan suikastçımız Altair’i kullanıyoruz. Senaryonun büyük bir kısmında Altair ile birlikteyiz. Ortadoğu da Kudüs çevresinde mekik dokuyoruz Altair ile. Dört tane şehir var, Arapların hakim olduğu, Türklerin hakim olduğu, haçlıların hakim olduğu şehir ve bir de bizim tarikatımızın bulunduğu kasaba. Şehirlerin dizaynı orada hakimiyet süren topluma göre ayarlanmış ve gerçekten şehirler mükemmel.
Mesela haçlıların hüküm sürdüğü şehirde kiliseler mevcut ve binalar daha büyük. Halkın giyim tarzı bile değişiklik gösteriyor. Şehirler arasında at kullanarak ulaşımımızı sağlayabiliyoruz.Yalnız burada hoşuma gitmeyen bir yön var, hava durumu. Haçlıların bulunduğu şehir hep kapalı ve bulutlu, diğer bölgeler hep güneşli. Birçok detayın düşünüldüğü bu oyunda yapımcıların bunu atlamaları gerçekten ilginç.
Ey ahali!
Şehirler var da şehir sakinleri olmaz mı? Bu insanlar diğer oyunlarda ki gibi figüran olarak görev yapmıyorlar. Yani karakterimizin çevre ve halk ile etkileşimi inanılmaz. Yüksekten düştüğümüz zaman bir anda ilgi odağı olabiliyoruz. Askerlerle savaştığımızda korkup çığlık atabiliyorlar, onlara çarptığımızda bizleri azarlıyorlar. Biri halka seslenip konuşma yaptığı zaman insanlar oraya toplanıyor. Şehirde dilenciler ve deliler bile var. Dilenciler bize yapışıp para istiyor, deliler ise bize anlamsız sataşmalarda bulunuyorlar. Bu masum insanları öldürmeye kalktığımız zaman canımız azabiliyor, bunu söyledim çünkü bazen dilenciler çok canınızı sıkıyor ve onları öldürmek istiyorsunuz.
Şehirde halk arasında gezinirken dikkat etmemiz gereken bir husus da, elleri başlarının üstünde tutup çanak çömlek taşıyan kadınlara çarpmadan yürümek. Bu önemli, çünkü onlara çarptığımız zaman, hem halkı kızdırıyoruz hem de çevredeki askerler tarafından gereksiz şüphe çekiyoruz. İşte buna mahal vermemek için bu kadınların yanından geçerken sağ tuşa basılı tutarak onların uygun bir şekilde kenara çekilmelerini sağlayabiliyoruz. Aynı şekilde şehir içinde bulunan esnafın tezgahına zarar vermezsek bizim için faydalı olur. Askerlerin dikkatini çekmek bu oyunda pekte iyi olmaz.
Prensin huyu, Sam Fisher’ ın suyu…
Altair istediğimiz zaman prens gibi çevik ve atik, istediğimiz zaman da Sam gibi sessiz ve profesyonel olabiliyor. Binalara tırmanıyor, oradan oraya atlayabiliyor, süratli koşabiliyor ve sessiz bir şekilde kurbanını öldürebiliyor. Ancak oyun bunlara rağmen kolay olmuyor. Asker sayısı arttıkça işimiz zorlaşıyor çünkü düşman askerleri teker teker saldırmıyor. Aynı zamanda kolay kolay ölmüyorlar da. Bu sebeple fazla kahramanlık yapmaya kalkışmayın. Çünkü oyunda otomatik save sistemi var, belirli yerlerde kayıt yapılıyor. Özellikle son bölümlerde zorlanıyoruz, 10-15 düşman askeri arasında kalmak zor oluyor doğal olarak. İstediğimiz yerde kayıt yapamayınca gerilerden tekrar başlıyoruz ve sinirlerimiz biraz yıpranıyor.
Şehir içinde kovalamacalar oyunun güzel kısımlarından biri. Bazen askerler bizden şüpheleniyor veya bizi suçüstü yakalıyor. Kalabalık olurlarsa kaçmanızı tavsiye ederim, dediğim gibi ölebilirsiniz ve bir anda her şey berbat oluverir. Hem kaçtığınız zaman daha fazla heyecan yaşıyor daha çok zevk alıyorsunuz. Binalar arasında koşturmak, çatılara tırmanmak, şahsen hoşuma gidiyor.
Grafikler ve Sesler
Oyunun grafikleri beklentilerin üstünde. Çevre kaplamaları, karakterler, binalar, koşuşturmalar esnasında oluşan efektler, hepsi birkaç ufak hata dışında çok güzel. Özellikle sisteminiz iyi ise detayları açabilir, oyunu daha da güzel hale sokabilirsiniz. Uzakta olan nesneleri, insanları, binaları çok rahatlıkla görebilirsiniz . Sesler de grafikler gibi iyi. Şehirde dolaşırken çevredeki sesler, arada bir kulağımıza gelen kartal sesleri, atmosferi bambaşka bir hale sokuyor. Türklerin bulunduğu şehirde askerlerin Türkiye Cumhuriyetinin bayrağını kullanıyor olması biraz saçma olmuş. En azından Selçuklular’ın veya Osmanlı’nın bayrağını kullanabilirlerdi.
Hedef kim?
Oyunda öldüreceğimiz kişileri şehirlerde bulunan casuslarımız tarafından öğreniyoruz. Bu hedefler bulunduğumuz tarikatın düşünce yapısına aykırı hareket ettiklerinden dolayı öldürülüyorlar. Öldürdüğümüz kişi bazen kralın yardımcısı, bazen yerel bir kahraman, bazen ise bir komutan olabiliyor. Bölümler ilerledikçe hedefler daha da önemli kişi oluyor ve öldürülmesi daha zor oluyor. Bu yüzden bölümleri geçtikçe yeni yeni combolar öğreniyor, karşımıza çıkan zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Altair hedeflerine son darbeyi indirdikten sonra onlardan yeni bilgiler alıyor. Aldığımız bilgiler doğrultusunda sonuca varmaya çalışıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz suikastlar bazen halkın önünde bazen gizli oluyor. Oyunun en güzel anlarını suikastları yaptığımız zaman yaşıyoruz, çünkü müzikler eşliğinde gerçekten yoğun bir aksiyon tadıyoruz.
Alarm Seviyesi
Yukarıda da yazdığım gibi askerler çoğu kez peşimize takılıyor. Görevimizi tamamlamak için onlardan kurtulmamız ve izimizi kaybettirmemiz gerekiyor. Askerler bizden şüphelendiği zaman sol üstte bulunan yeşil yuvarlak simge sarı oluyor. Askerler tarafından fark edildiğimiz zaman ise o kırmızı oluyor ve ses çıkarmaya başlıyor. Böyle olduğu zaman şehirdeki askerler bizim peşimize düşüyor. Bundan kurtulmanın iki yolu var. Birincisi şehir içinde bize yardım eden ve bizim gibi giyinen tarikat mensuplarının arasına karışmak, diğeri de çatılarda bulunan kulübe şeklindeki yerlere saklanmak. Bu şekilde alarm seviyesini düşürüyor, askerlerden kurtuluyor ve hedefimize odaklanabiliyoruz.
Tarihi Yaşamak
Senaryomuzun 12. yüzyılda Kudüs çevresinde geçtiğini söylemiştik. Doğal olarak gerçek krallar ve sultanlar karşımıza çıkıyor. Oyun içinde sürekli olarak, 1.Richard namı diğer Richard the lionheart ( Aslan yürekli Richard) ve Selahaddin Eyyubi’nin isimleri geçiyor. Son bölümlere doğru Richard’la karşılaşıyor ve onunla konuşuyoruz. Üçüncü haçlı seferinin o büyük ordusunu bizzat görüyoruz. Ancak maalesef Eyyubi’yi görmek oyunda nasip olmuyor. Ben şahsen onunda senaryoda bizzat gözükmesini isterdim.
Sıkıcı Yanlar
Oyunun hiç mi eksiği yok? Var elbet; en çok sinir bozan şey görevlerin kendini tekrar etmesi. Her suikasttan önce hedefi öğrenmek için önce belirli birisinden bir şey çalıyoruz, sonra gidip belli iki kişiyi dinliyoruz. Ondan sonra bunları casusumuza anlatıyor hedefimizi öğreniyoruz. Bu her bölümde aynı ve bu durum senaryo kalitesini oldukça düşürüyor. Bir iki kez yaptıktan sonra bu durumdan sıkılabiliyorsunuz. Senaryo ayrıca kısa. Yani oyuncuyu tatmin etmiyor. Oyun belki de çok daha iyi olabilirdi dedirtiyor insana bu saydığım eksikler.
Sonuç
Assasin’s Creed türüne göre iyi bir oyun. Saydığım eksiklerine rağmen beğendim. Senaryo kurgusu piyasadaki oyunlara göre çok farklı. Oyunun ikincisinin de geleceğini söyleyebiliriz. Büyük bir ihtimalle gelecek oyunda Desmond Miles ana karakterimiz olacak. Umarım ikinci oyun, eksikleri giderir ve gelmiş geçmiş en iyi oyunlar arasına kendini sokabilir.
- İşlemci: Çift çekirdekli işlemci 2.6 GHz Intel Pentium D veya AMD Athlon 64 X2 3800+ (Intel Core 2 Duo 2.2 GHz veya AMD Athlon 64 X2 4400+ veya daha yükseği tavsiye ediliyor)
- RAM: 2 GB (3 GB tavsiye ediliyor)
- Ekran Kartı: 256 MB DirectX 10.0 destekli ekran kartı veya DirectX 9.0 ve Shader Model 3.0 destekli veya daha yükseği (512 MB bellekli olması tavsiye edilmiş ).
- DVD-ROM sürücü
- Hard Disk alanı: 12 GB
- Çevresel birimler: Klavye, mouse, diğer opsiyonel kontroller (Windows için Xbox 360 gamepad’i tavsiye ediliyor)
0 yorum:
Yorum Gönder